Ağrılı İşçilere Mahkemeden Kötü Haber

Kıdem ve İhbar tazminatlarını almak için mahkemeye başvuran işçiler Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin aldığı karar sonrası borç batağına sürüklendiler.

Ağrılı İşçilere Mahkemeden Kötü Haber

Ağrılı işçilere kötü haber.

Kıdem ve İhbar tazminatlarını almak için mahkemeye başvuran işçiler Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin aldığı karar sonrası borç batağına sürüklendiler.

Gündelik işlerde çalışarak hayatlarını idame ettiren işçiler mahkeme kararı sonrası kendilerine fatura edilecek meblağları ödemekte bir hayli güçlük çekecekler.

Evrensel Gazetesinden Aydın TAN ve Halil İMREK’in haberlerine göre ;

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin verdiği (2022/2226 E. Sayılı kanun yararına) bozma kararı sonrası Toplum Yararına Programlar (TYP) kapsamında çalışan işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı ile ilgili açtıkları davalar yerel mahkemelerce reddedilmeye başlandı. Önceki emsal olabilecek kabul kararına istinaden dava açan işçilere yargı gideri ve ara buluculuk ücretleri yüklenmeye başlandı. Böylece işçiler alacaklıyken borçlu duruma düştü.

Sadece Ağrı ilinde alacak davası açan ama borçlu duruma düşen 20 bin işçinin bulunduğu belirtiliyor. Türkiye genelinde alacak davası açıp mağdur duruma düşen 300 bin işçi ve ailesinden söz ediliyor.

SERMAYENİN YARARINA ÇALIŞTIRMA: TYP

banner47
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi verdiği kararda TYP kapsamında çalışan işçiler için ‘Yaptıkları iş sürekli ancak işçiler geçici’ demiş, binlerce işçinin ihbar ve kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmıştı. TYP kapsamında yapılan çalışmaların belirli süreli iş ilişkisi olduğunun kabul edilmesi, idari organların yönetmelik hükümleriyle yasayı dolanmaları ve bu kapsamda çalışanların iş güvencesi kapsamı dışında kalması sonucunu doğurmaktadır. Bu en başta hukukta temel ilke olan normlar hiyerarşisine aykırıdır. Sözleşmenin belirli süreli olarak yapılıp yapılmayacağında ölçüt olarak kabul edilen “objektif neden” Yargıtayın yerleşik kararlarında vurgulandığı üzere sözleşme konusu işin niteliğine göre belirlenmektedir. 9. Daire bunu göz ardı etmiştir. Karar, bu etkisinin yanı sıra yeni karmaşalara ve mağduriyetlere kapı açtı.

AYNI DAVADA İKİ KARDEŞE İKİ FARKLI KARAR

Bu karardan sonra daha önce işçilerin lehine sonuçlanan mahkemeler işçilerin aleyhine sonuçlanmaya başladı. İşçiler hakları olan kıdem ve ihbar tazminatından vazgeçtiler ama mahkeme gideri, ara buluculuk ücreti, avukat ücreti gibi ödemelerle karşı karşıya kaldılar. Programda da belirtildiği gibi bunlar, iş bulma zorluğu yaşayan, 6-9 ay asgari ücretle çalışan ve bununla geçinmeye çalışan insanlar. Bunlar için 4-5 bin lira ödemek en az bir ay aç kalmak demek. Avukatlar bu duruma çarpıcı bir örnek veriyor: “İki kardeş aynı anda bir avukata vekalet veriyorlar. Kardeşin birinin davası Yargıtay 9. Dairenin bu kararından önce sonuçlanıyor ve hakkı olan kıdem ve ihbar tazminatını alıyor. Diğer kardeşin davası karardan sonraya kalıyor. Davası geç görülen kardeş şu an 4 bin lira borçlu çıktı.” Avukatlar “Yapılacak bir kanuni düzenlemeyle bu mağduriyetin önüne geçilmeli” diyor.

DAVA GİDERLERİ İŞÇİYE YÜKLENMEMELİ

Görüşlerine başvurduğumuz Avukat Mahmut Çarboğa, durumu şöyle açıklıyor: “Yargıtay doğru olarak kesinleşmiş kararları hükmün dışında tutmuştur. Ancak devam eden kararlar göz ardı edilmiştir. Bu durumda devam eden davalarda ret kararları verilmekte ve işçiler borçlu çıkmaktadır. Ülke genelinde 400-500 bin davanın açıldığını düşünüyoruz. Oysa bahse konu davalar açılırken tüm yerel mahkemeler ve bölge adliye mahkemeleri davalara kabul kararları vermekteydi. Kanun yararına bozma olağan bir hukuk yolu değildir. Bu nedenle bu yoldan bir içtihat değişikliği olacağı öngörülemezdi. Yerel mahkeme Anayasa Mahkemesinin ‘Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013).’ Kararlar hatırlatıldığında yerel mahkeme bireysel başvuru yolunu kullanın diyor. Bu kararlara karşı avukatlarca dosyaların mahkemeye erişim hakkı, hukuki belirlilik, adil yargılama hakkı çerçevesinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvurular yapılmaya başlandı. Yüz binlerce dosyanın AYM’ye taşınmasına iktidarın bir çözüm bulması gerekmektedir. Deyim yerindeyse işçiler kıdem ve ihbar haklarından vazgeçmiş durumdadırlar. En azından borçlu çıkmayalım derdindedirler. Dolayısıyla yapılacak bir kanuni düzenleme ya da Yargıtayın bu konuya ilişkin vereceği bir kararla bu giderlerin kamu üzerine bırakılmasının yolu açılmalıdır.”

Sonuç olarak işçiler ve onlara vekaleten dava açan avukatlar, bu sorunun kendilerinden kaynaklanmadığını belirterek. “Tüm bu içtihatlar gereğince müvekkillerimiz adına davalar açılırken davalar hakkında kabul kararlarının verildiği gözetilerek haklı beklenti ile davaların açıldığı değerlendirilerek en aleyhe durumda dahi yargılama giderleri, ara buluculuk ücretlerinin davacılara yükletilmemesi gerekir. Dava açmaya müvekkillerimiz sebebiyet vermediğinden dolayı davacılar aleyhine yargı gideri ara buluculuk ücreti ve avukatlık ücretine hüküm edilmesi gerekir. Bu konuda herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz” diyor.

YÖNETMELİK YASAYA AYKIRI

Yargıtay 9. Dairesi TYP kapsamında çalışanların geçici iş sözleşmesine tabi olduğunu söylerken bununla çelişse de iki şey daha söylüyor. Birincisi “okul temizliği” gibi işler sürekli işlerdir. İkincisi TYP kapsamında çalışanlar kursiyer değil işçidir. Bu durumda TYP yönetmeliği yasaya aykırı maddeler içermektedir. İş Kanunu açıkça sürekli işlerin geçici işçilerce yürütülemeyeceğini ve geçici olarak çalıştırılan işçilerin sürekli işçilerle aynı haklardan yararlanacağını belirtmektedir. Buna göre öncelikle sürekli işler TYP kapsamından çıkarılmalıdır. Ancak geçici işlerde çalıştırılanlar da sürekli çalışanlarla aynı haklardan yararlanmalıdır. Bunun için her iş kolunda örgütlü sendika kendi iş koluna ilişkin bölümü için yönetmeliğe iptal davası açmalıdır. Örneğin eğitim iş kolundaki sendikalar ‘hizmetli’ işinin sürekliliğinden dolayı yönetmelikteki ‘Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda bakım onarım ve temizlik işleri yapılması’ maddesine iptal davası açmalıdır. Unutmayalım ki eğitim sendikalarının kuruluşunda yüzlerce hademe hem üye oldu hem de emek harcadı. Oysa şimdi onların yerinde İŞKUR çalışanı diye isim kazanmış 6-9 aylık işçiler var.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER