Barış Ülker Yazdı-SOY(KIRIM)

Barış Ülker Yazdı-SOY(KIRIM)

Barış Ülker Yazdı-SOY(KIRIM)

Karadeniz haritasına bakarız ve yapayalnız kalmış bir kara parçası gözümüze çarpar. O kara parçası sanki milyonlarca yıldır bulunduğu coğrafyadan kaçmanın ve kaçıp da kendini denize atmanın çabasındadır. Başına gelecekleri önceden bilmişçesine çırpınmıştır sanki kendini Karadeniz’in maviliklerine atmaya. Ne var ki erişemeden boğulmuştur Slav diyarının kan kızıllığında.  

O kara parçası Kırım’dan başkası değildir. Tarih boyunca bin bir türlü istilanın anayurdudur Kırım. Bereketli topraklarından mı dersiniz, maviliklere uzanan kıyılarının ihtişamından mı dersiniz başını kaldıramamıştır bir türlü zulümden. Tam feraha erdim derken daha da beter bir bela çullanmıştır başına. Ama esas talihsizliği başlar bundan 250 yıl öncesinde.

18. Yüzyılın ikinci yarısıdır… Osmanlı egemenliğinde bulunan Kırım hanlığı Rus işgaline uğruyor ve yüzyıllar boyu Kırım’ı yurt edinmiş Tatar Türkleri bir bir atılıyordu o maviliklere. Şansı yaver gidenler Osmanlı topraklarında açıyordu gözlerini. Diğerleri ise kaybolup gidiyordu Karadeniz’in derinliklerinde. Tatar nüfusunun önemli bir kısmı yitiriliyordu böylece. Geride kalanlar ise on yıllar boyu esaretin altında can çekişiyordu. Fakat bununla bitmiyordu Kırım’ın çilesi. 2. Dünya savaşında Nazi Almanya’sının ilk hedeflerinden birisiydi Kırım. Çünkü bu sayede Sovyetlerin en verimli toprakları ele geçirilmiş olacaktı. Uğradığı Nazi işgaliyle bir kez daha zulmün en yakın tanığı olan Kırım’ın çilesi daha dolmamıştı ama. Nazi baskısından tam kurtuldum derken bu kez de Stalin’in emriyle 1944 Mayısında yollara düşürülüyordu kalan Tatar Türkleri. Bu defaki yolculuk toptan imha edilme yolculuğuydu. Sovyetler Birliği’nin en ücra köşelerine sürülen Tatar Türklerinin birçoğu ya yollarda ya da vardığı topraklarda yok ediliyordu. Gerekçe olarak da 2. Dünya Harbi esnasında Nazi Almanya’sıyla işbirliği yapmaktı. Esasında Nazi propaganda makamları her işgal ettiği topraklarda kendilerini kurtarıcı olarak gösteren yayınları dünya kamuoyuna servis ediyordu. Özellikle işgal edilen topraklardaki sözüm ona bazı kişilerin Alman askerlerine ikramlarda bulunması, alkışlar ve sevinç gösterilerini içeren kamera kayıtlarının var olması hatta Alman saflarındaki cephelerde savaştırılması ve fabrikalarda zorla çalıştırılması gibi suni sebepler Stalin Sovyetleri için bir bahane olmuştu. Oysaki Kırımdaki Tatar Türkleri hiçbir devirde bütün olarak örgütlü bir şekilde bozgunculuk yapmamış, yabancı güçlerin işgaline alkış tutmamış ve daha mühimi diğer halklara karşı saldırganlık içerisine girmemiştir. Fakat gelin görün ki Tatar Türklerinin 250 yıldır organize olarak yaşadığı soykırım bitmek bilmemiştir. Hazin olan şu ki; Kırım meselesi hâlen devam etmekte ve Rusya’nın yeni işgaliyle daha da can yakacağa benzemektedir.

Dünya tarihi sesini duyuramayan halkların zulme uğradığı bir tarihtir aynı zamanda. Bu tarih ise büyük güçlerin küresel veya bölgesel menfaatlerine göre ya üstü örtülmekte ya da gün yüzüne çıkarılmaktadır. Kırım da bu politik hakikatten payını fazlasıyla almış mazlum coğrafyalardan biridir.

Eninde sonunda Kırım kendisini Karadeniz’in sularına bırakacaktır. Fakat o günü görecek bir Tatar kalır mı bilinmez. Peki ya o gün Kırım’ı kalbine gömecek bir vicdan kalır mı sizce?

Selametle kalın sevgili insanlık(!)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER