Ağrılı Aşk Hikayem

Merhaba, kilometrelerce öteden özlem dolu bir merhaba ile geldim.  Acısını kaçak tütünle saran, sevgisini göstermeyi bilmeyen o saf duygularla geldim. Sevincini bir düğünde halay başında coşarken gösteren o delikanlıyım ben. Yıllarca her türlü siyasi entrikanın kurbanı olmuş, ama tek bir çivi çakılmamış “Türkiye’nin en büyük köyü’nün evladıyım ben. Babasını yıllarca Ağrı Erzurum arasında kemoterapi tedavisi görmesi için günü birlik götürüp getirmiş oğulum ben. Sokaklarında yuttuğum tozu, çamurunda kirlettiğim elbiselerimi vicdanıma bulaştırmamış yiğidim ben. O memleketin evladı, çektiğiniz her türlü sıkıntıyı bire bir yaşamış, derdi ile dertlenmiş, sevinciyle gülmüş, cenazesi ile ağlamış, duasıyla büyümüş, ekmeği ile doymuş, gurbete düşmüş ama memleket özlemini içinden bir an çıkarmamış Ağrı’lıyım ben.


Sevgili Taner beni arayıp köşe yazısı yazma fikrini aklımda canlandırınca içimde gerçekten uzun zamandır yaşamadığım bir heyecana gark oldum. Evet, uzun zamandır şiir, deneme, hikâye yazıyorum. Ama bu farklı bir şey güzel bir heyecan,  bilenler bilir kaldığımız bir yer var ve oradan devam edeceğiz siz bu yazıyı okumaya başladıktan sonra. En son köşe yazımı yazmanın üzerinden en az bir 10 yıl geçmiştir. O zaman da sevgili Taner Söylemez ile bir yola çıkmıştık ve abiliği o yılların çok ötesine gider var olsun. Bana bu yazıyı yazmama vesile olduğu için ayrıca teşekkür ediyorum. Lakin aynı platformda yazacağım isimlerin gölgesinde ve kalemlerin heybetinde zor olacak sanırım dilediğini kaleme almak. Yeni ve farklı bir oluşum ile memleketi konuşacağız, tartışacağız. Ağrılıyız, her türlü. Ve yılardır süre gelen dertleri hala yaşıyor sahipsiz memleketim.


Konuşulacak, yazılacak o kadar çok şey var ki diğer yazılarımda hepsine yer vereceğim özlemim o kadar büyük ki ve bu ilk yazıda o kadar heyecanlıyım ki. İlk defa Onur Fm mikrofonlarından memleketime seslendiğim o radyo programında ki gibiyim. O gün sesim titrekti şimdi ellerim. Merhabama özlemimi dile getirmeye çalıştığım bir şiirimi ekleyerek hepinizi Hakk’a emanet ediyorum.

Ağrılı Aşk Hikayem
Aşkları yağmurla gelen gönüllerin
Islak kaldırımlarında düşürdüm yüreğimi
Aksak bir şiirin rahminde
Ayrılığa şahitken Mem-u Zin
Faili belgisiz gönül hikayemin yazgısı
elinde ustaca işlendi Ahmedi Hani’nin
Doğubeyazıtı, İshak Paşası, Ağrı Dağı
Ve gönlü buz kesmiş toprak damlarıyla Diyadini
Kayıp coğrafyanın evladı gibi Taşlıçayı
Aşkını katık etmiş Patnoslu bir çobanı
Eleşkirt ovasına yayılmış yürek gergefimin arzusu
Tınısı ta Hamur deresinden gelen bu şiiri
Tutakta ağır yara almış sağ yanımı
Ve Ağrıda unutulmuş gençliğimi
Aldım yanıma…


Yüreğe kaç kez düşer ateş
Dile kaç ağıt
Kaç Nevruz baharsız kutlanır
Kaç düğün kınasız
Küpkıran da hangi düğünde halay başıyım
Kaç aşk zamansız düşer yüreğe
Sürüleriyle bir aşkın müsebbibi
Duasıyla bir annenin şefkati gibi
Eksi kırk derecede ayazım


Sil baştan yaşanmamış hayatın
Çizgisi çözgüsüne dayanmış umudun
Ve keşkesi rehin edilmiş çocukluğumun
Elleri yetim vaveylasında
Yüzüncü yıl parkının
yok olan demir salacağı, kaydırağı
Tanıdık yüzleri, küfürbaz evlatları çoktan gittiler
Tahta merdivenlerin eksik basamakları
Yolumuzun engebesi
Duamızın amini gibi eksik.


Benimde ellerim cebimde
Cebimde söylenmemiş şiirler
Elest meclisinden yazılmış kader
Ve sanırım bu küçük coğrafya
Kapıları dünyaya kapalı haneler
Üzerinde durduğum çorak toprak
Işkın kokularını salmaktan uzak değil
Kederistan ve başkentinde yetişmiş Aşk
Birkaç sümüklü çocuk
Ellerinde yalınayak sevda ekmek içinde.


Kederlerim gözlerimde saklı
Sevilmemiş başımın hatırına
Tozu toprağı yutmuş çocukluğum gibi
Şimdi yağmurla çamura dönecek gençliğimin
Cumhuriyet Caddesinde gölgesi saklı
Hangi kaldırım taşını söksen
Ayak izim altında
Ve yaşanmamış aşk gibi
Özlemle,
Dimdik duruyor Ağrı karşımda…

Mehmet Avcı

YORUM EKLE