YÖRESEL BİR SALGIN: KAYPAKLIK

Barış Ülker'den bir haysiyet yazısı

YÖRESEL BİR SALGIN: KAYPAKLIK

Ruh Bilimi yani orijinal adıyla Psikoloji insanın sürekli değiştiğini kabul eder. Eder etmesine de aslında bilim amiyane tabirle insanın kaypak olabileceğini de kabul etmiş olur. Psikolojinin bu tespitine sosyoloji de ayak uydurmuş ve o da toplumların sürekli değiştiğini söylemiştir. Yani sosyoloji de toplumların kaypak olabileceğini bilimsel bir gerçek olarak kabul etmiştir. Ee tabi psikoloji ve sosyoloji bunu yaparken kaba ifadelerden uzak durmaya çalışır! Değişim yerine gelişim ifadesini kullanarak bir anlamda insanları temize çekmeye çalışır. Hâl böyle olunca, sürekli değişen insanlara da gün doğmuş oluyor. Hatta toplumda öyle insanlar peyda oluyor ki, bu insanlar yaşamı boyunca her şey olabiliyorlar. Yani bu insanlar o kadar hızlı değişiyor ki bir anlamda bilimin dibine vuruyorlar(!) Ee bilime bu kadar sadık insanlara ihtiyacımız var, öyle değil mi?

Bu denli hızlı değişim yaşayan bir kısım zevat sayesinde toplumun diğer üyeleri de aynı değişimi yaşamaktan geri kalmıyor. Ve böylece "kaypaklık" ya da sözlükteki karşılığı olan "döneklik" küçük bir çevreden başlayan yöresel bir salgına dönüşüyor. Ve zamanla bu salgın büyüdükçe büyüyor. Bir noktadan sonra ise bilimin ve yaşamın diğer dalları da insandaki bu değişime ayak uyduruyor. Mesela ekonomide kaypaklık "Cayma" ya da "Güncelleme" kelimesiyle ifade edilir. Bir sözleşmeden dönmeyi ifade eder cayma. Öyle ki, cayma bedeli diye de bir kavram uydurarak mevzuyu meşrulaştırır. Siyaset bilimine gelince, Siyaset bilimi ise kaypaklığı "Kayma" ya da "Siyasi veya İdeolojik Kayma" gibi afili bir ifadeyle anlatır. Yani bir siyasi görüşten uzaklaşarak başka bir görüşe yönelme demektir. Öte yandan, insani duruşunu değiştirmeye "Gözünü açma" denilirken, ahlaki değerlerini gözden geçirmeye de "Bireyselleşme" denilir. Hatta sporda bile tuttuğun takımdan ayrılıp rakip takıma gitmeye "Profesyonelleşme" demekteyiz. Bu liste böylece uzar gider. Yani diyeceğim o ki, çıkarımız için yaptığımız her hamleyi böyle afili fakat ucuz kavramlarla birbirimize yutturmaya çalışıyoruz. Esasen yutturamıyoruz ama bazılarımız aynı şeyi yapmaya meyilli olduğundan görmezlikten gelebiliyor.

Aslında zor bir iştir kaypaklık. Düşünsenize her defasında kendini anlatmak için çabalayıp duracaksın. Her seferinde türlü türlü bahaneler bulmak zorunda kalacaksın. En sağlam yalanları uydurmak, insanların sana inanmasını sağlamak durumunda olacaksın. Hakikaten bunlar insan üstü çaba gerektiren meziyetler. Kaypaklık için ileri derecede bir zekaya ve çabaya sahip olmak gerekiyor kanımca (!)

Konunun ironisi bir yana, ne olacak bu işin sonu diye düşündüğümde aklıma şu geliyor: En sonunda ilkesiz yaşamayı ilke edinerek bu duruma tamamen alışacağız. Ve mümkün olduğu kadar her şey olmaya çalışacağız. Sağımız solumuz, önümüz arkamız, dostluğumuz düşmanlığımız hiç ama hiç belli olmayacak. Ve bundan da zinhar gocunmayacağız. Durum böyle olunca yeni bir "onurlu yaşama" tanımlaması yapmak gerekecek(!) Ve korkarım ki, onur kelimesini bile değiştirmek zorunda kalacağız bu gidişle. Çünkü onurlu yaşamak "her şey olmaya çalışan insanların" ortaya çıkmaması için bulunmuştu. Bu kaypaklık salgınında varacağımız noktada artık "onur" kelimesine pek de ihtiyacımız olmayacak sanırım!

Yine de her şey olmaktan kaçınan haysiyetli insanlara selamlar olsun.

Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2021, 13:40
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER