Ağrı’nın yüksek yamaçlarında Mart’ın sonları Nisan’ın başları gibi karların erimesiyle kendini gösteren şifa kaynağı eremurus spectabilis, nam-ı diğer “gulik”, Allah’ın Doğu toplumuna cömertçe sunduğu sonsuz hazinelerinden birisidir.
Sarp kayalıkların nemli topraklarında toplanan endemik bitki türünden gulik, kırmızımsı yeşilimsi etli yaprakları ile hem kurutularak hem de taze taze şifa niyetiyle tüketilir.
Guliğin türlerine Orta Asya ve Ortadoğu'da yaygın olarak rastlanılmaktadır. Bu bitki cinsinin genetik merkezi İran-Turan Bölgesi olarak bilinir. Ayrıca gulik Batı Pakistan, Afganistan, Irak, Filistin, Lübnan, Suriye, Kafkasya ve ülkemizin Doğu ve Güneydoğu kesimlerinde güllük, yabani pırasa, dağ pırasası, sarı çiriş ve sarızambak gibi isimlerle de tanınır.
Kader Keskiner tarafından hazırlanan “Yabani Olarak Yetişen Çirişte (Eremurus Spectabilis M.Bieb.) Tohum Dormansisini Kırıcı Uygulamalar Üzerine Araştırmalar” başlıklı yüksek lisans tezinde gulik köklerindeki fruktan adı verilen maddelerin probiyotik endüstrisi için değerli olduğundan ve bu köklerin sarılık, karaciğer hastalıkları, mide problemleri, sivilce ve kemik kırıkları gibi sağlık sorunlarının tedavisinde kullanıldığından bahsetmektedir. Bunların yanı sıra guliğin köklerinin kurutulup öğütüldükten sonra macun kıvamına getirilerek zamk yapımında kullanıldığına da değinilmektedir. Gulik köklerinden elde edilen zamk, ayakkabı yapımı, deri ve kösele yapıştırıcılığında tercih edilmektedir.
Ayrıca gulik ülkemizde daha çok hemoroid, romatizma, adet düzensizlikleri, süt artırıcı, egzama, sivilce ve çıban gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Tedavi uygulamaları birkaç yöntemle gerçekleştirilir:
Yaprakları ezilerek elde edilen su ile fungal (mantar) hastalıkları ve egzama
Köklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su ile şeker hastalığı
Köklerinin toz haline getirilip merhem olarak kullanılmasıyla da uyuz ve frengi gibi hastalıklarının tedavisinde faydalıdır.
Yapılan diğer araştırmalara göre ise romatizma ve eklem ağrılarının, şeker hastalıklarının tedavisinde kullanıldığı gibi kuvvetli bir müsilaj ve idrar söktürücü özelliği ile gulikten yararlanıldığı da görülmüştür.
Gulik, Hindistan’ın kuzey bölgelerinde, yüksek rakımlı dağlık alanlarda da yetişen bir bitkidir. Himalaya Dağları'ndan, Keşmir ve Himachal Pradesh gibi eyaletlere kadar çeşitli dağlık alanlarda kendiliğinden yetişir. Bu bitki, Hindistan'da genellikle yaygın olarak Ayurveda ve halk tıbbında kullanılmaktadır.
Hintli kadınların saçlarının ne kadar güçlü olduğu bilinir. Onlar saç dökülmesini engellemeyi ve sağlıklı saç büyümesini gulik köklerinden hazırladıkları yağları saç derisine masaj uygulamaları ile destekler. Ayrıca guliğin saçkıran ve kepek gibi sorunlarını tedavisinde de etkili olduğuna inanırlar.
Hindistan’da yaşadığım yıllarda Hintli ailelerin kurutup toz haline getirdikleri gulikleri demleme usulüyle çay olarak tükettiklerini ve hazırladıkları suları (solüsyonları) ise yüzlerine tonik olarak kullandıklarına da tanık olduğumu belirtmek isterim.
Şehrimizin sert ve uzun geçen kış aylarında üzerinde incecik ceketlerle okul yollarına düşen çocukların al al yanaklarını gördüğümde neden kolayca hastalanmadıklarını kendi kendime sorardım. Buralarda yaşamaya başladıkça vitamin, antioksidan, lif ve mineral deposu gulik ve ışkının hikmetlerinin onları çetin doğaya karşı nasıl güçlü kıldığını anlamaya başladım. Bölge halkı çorbasını, pilavını, kavurmasını yaparak sofralarını gulikle taçlandırıyor bedenlerini gulikle güçlendiriyordu.
Kulaktan kulağa dolaşan halk efsanelerine göre, Ağrı çevresinde yaşayan Türkler, Kürtler, Ermeniler, Farslar kışın zorluğundan sıyrılıp baharın geldiğini müjdeleyen guliği aramak için dağlara tırmanırmış. Hatta guliğin bolca çıkışı o yılın bereketli olacağının habercisi olurmuş. Yaralar gulikle kapatılır, dilekler gulikle tutulur, güç kuvvet gulikle toplanırmış.
Gulik şanını bu komşu coğrafyalara öylesine vermiş olmalı ki İran'ın özellikle Kuzeybatı kesimleri, Batı Azerbaycan ve Hamedan gibi bölgelerinde Azeri, Kürt, Fars toplulukları arasında da bahar sofralarının vazgeçilmezi olmuş. Ayrıca İran Yezidileri tarafından derin anlamlar yüklenmesi ile bahar bayramlarında ve dini günlerde toplanarak sunaklara konulup kutsallaştırılırmış.
Ermeni yaşlılar da dağlardan topladıkları guliklerle çorbalar ve lapalar hazırlayarak mide ağrılarına, bağırsak sancılarına ve ağır hastalıklarına şifa bulurmuş.
Otlu, bitkili, sebzeli yemekleri seven ve çokça tüketen Egeliler de son yıllarda gulikle tanıştı. İzmir pazarlarında (Karşıyaka) dolaşırken İzmirlilerin bizim Doğulu guliği aradıklarını, sorduklarını ve onu dört gözle beklediklerini duyar oldum. Çünkü gulik C Vitamini (Askorbik Asit), A vitamini (retinol), B1 (Tiamin), B2 (Riboflavin), B3 (Niasin), B6 (Piridoksin), K, E vitaminlerini, folik asit, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi mineralleri, fruktan ve inulin gibi bileşenleri barındırdığı için Egelilerin hayatlarına giriverdi.
Gulik deyip geçmeyin! Bazı şifalar eczanede satılmıyor. Sabırla, sevgiyle, doğadan avuç avuç toplanarak halk arasında yayılıyor.
Guliği bolca tüketelim ve tükettirelim. Şifalı günler dilerim…
Çiriş (Gulik ) Deyip Geçmeyin
Kulaktan kulağa dolaşan halk efsanelerine göre, Ağrı çevresinde yaşayan Türkler, Kürtler, Ermeniler, Farslar kışın zorluğundan sıyrılıp baharın geldiğini müjdeleyen guliği aramak için dağlara tırmanırmış. Hatta guliğin bolca çıkışı o yılın bereketli olacağının habercisi olurmuş. Yaralar gulikle kapatılır, dilekler gulikle tutulur, güç kuvvet gulikle toplanırmış.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER