KARALAMALAR

-Tembelleştin bu aralar abi, diyor Dedemin oğlu.

Yazmadığımdan yada düzenli yazamadığımdan bahsediyor biliyorum.

Oysa ben kolay yazabilen bir adamdım eskiden.

Konu sıkıntısı olmayan,

Çalakalem yazan,

Yazdıkça okuyan,

Okudukça yazan,

Bunu yaparken de eğlenen bir adamdım.

Kaleme küsüm nedense bu ara.

Vazife sebebiyle resmi yazılara imza atmak dışında elime alamıyorum kalemi.

O eciş bücüş harflerden kendi çapımda bir mana denizi oluşturamıyorum.

Küsüm işte...

Harflere, kelimelere, cümleye…

Bir satırdan diğerine geçmiyor gözüm.

“İkra, ikra” da bu kez muhatabı ben değilmişim gibi (Tövbe haşa)…

Okumuyorum, okuyamıyorum.

Hem ne yazacağım ki…

Bizim doktor:

Ağır şeyler yaz, diyor. Felsefesi olan, ideolojik…

“Eskisi gibi”yi eklemeyi unutmuyor kurban olduğum.

Yazardım, yazarım da, kim okur?

Eskiden bizim sitelerde yazardım.

Bizim derken, dünya görüşü…

Kim okurdu?

Sen, ben, bir de bizim yiğitler…

Burası öyle bir yer değil ki.

Yamalı bohça gibi mübarek site…

“Ya Dedemin oğlu, zarar görürse yazdıklarımdan” kaygısı içimde hep…

Bu yüzden leblebi- çekirdek yazıları yazayım diyorum.

Atıştırmalık…

Çabuk tükenen ama kolay okunan, eğlenceli…

Tam da bizim toplum gibi:

Tüketen…

Çabuk tükenen.

Emmoğlumdan bahsedeyim istiyorum.

Ki keyifli adamdır.

Yarım saat konuşun, tiryakisi olursunuz muhabbetinin.

Çaki’nin yüzünde yara olmayanı,

Hin bakmayanı bir de…

Sevimli…

Sonra haftanın birinde, kimsenin okumadığı şiirlerimden birini köşeye düşüreyim istiyorum.

Acısı kaç asırdır yüreğimde batman batman büyüyen,

Benimle, bizimle yani insanla başlayan bir sevdanın hikâyesini anlattığım…

Ama senin:

“ İmgesi zayıf,

Kelime seçimleri yanlış,

Ses örgüsünde eksikler var,

Hayal dünyası pek kısır” gibi,

Pek çok gibiyi peş peşe düşürüp burnundan daha büyük bir egoyla burun kıvırdığın şiirlerimden birini…

Ama olmuyor işte.

Tam yazmaya niyetlenirken 7 tabut düşüyor ekrana.

7 yerimden kurşun yemişim gibi oluyorum.

7 ay yıldızlı al bayrak 7 tabutun üstünde.

Toprağın altına giresim var, bilseniz nasıl?

Kan sızıyor bayrağın sağ alt köşesinden.

Toprak bir sünger gibi emiyor kanı,

Kanını,

Kanımızı.

Kanı dökene söylenecek sözüm yok.

Hayvan laftan anlamaz çünkü.

Sahibine kızasım var…

İtini üstümüze salıp kanımızı döktükçe “Barış” çığlıkları atan şeref yoksunu sahibine.

Bir oy için ite de sahibine de ses çıkarmayan siyasetçiye,

Koltuğu için üç maymunun en adisini oynayan bürokrata,

Hırsıza, arsıza adlarını tek tek bildiğim.

Kendime kızasım var, bildiğimi yazamadığım için kendime.

Yazıyor muyum, bu çiziktirdiklerime ne denir bilmiyorum.

Kalem kâğıdın üzerini çiziyor,

Acı, bir bıçak gibi yüreğimi.

Vaz geçiyorum.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ali Alptekin
Ali Alptekin - 5 yıl Önce

Kürtlerin tarihini inkar edip karalamayı ve hic bir belge ve bilgiye dayanmadan, bu topraklarda olmadıklarını uydurmayı biliyorsun, ama adlarını tek tek bildiğin halde hırsızı arsızı yazamıyorsun.
Neden biliyormusun kardeşim çünkü yazmak için yürek ister yürek...

ZEKİ KILIÇ
ZEKİ KILIÇ @Ali Alptekin - 5 yıl Önce

sevgili ali alptekin,
bütün yazdıklarımın özeti senin bana hitabındır: kardeşim.
sen bana böyle hitap ettikten sonra ihtilafların pek bir önemi kalmıyor.
kardeşler anlaşırlar zira.
yürek mevzuuna gelince: hırsızı bilmek yetmiyor modern hukukta. ispat istiyorlar. adam kılıfla dolaşıyor. iş üstünde yakalayacak imkanımız da yok. yazmadım mı sanıyorsun.
aldığım son cezanın kağıdını bir de dmk.nın 125. maddesini gönderirim sana, mahçup olursun.
olma ama.
sayglarımla KARDEŞİM

AĞRI
AĞRI @Ali Alptekin - 5 yıl Önce

Yorumuna ve Kalemine sağlık Ali Alptekin hırsızları iyi biliyorlar ama uçları birilerine dokunacak diye sesleri çıkmıyor

Bayram çelik
Bayram çelik - 5 yıl Önce

Yüreğine sağlık gardaş