Ağrı'nın Çekirdekçi EDE Emmisi

Adnan Kocaman'ın Ağrı'ya ait anılarını paylaşmayı sürdürüyoruz bu kez unutulmazlardan EDE EMMİ Kocaman'ın kaleminden noktasına dokunmadan okuyucuyla buluşuyor..

Ağrı'nın Çekirdekçi EDE Emmisi

Ağrı'da Ocak ayında dondurucu bir soğuk var. (Mahallemizin adı sıtkıye mahallesiydi. Sonradan adı Gazi mi oldu, Bitlis mahallesi mi oldu bilemiyorum.) Her gün yağan kar'ın yüksekliği fazla olmuştu. 

Ben 12 yaşındaydım. Rahmetlik babam bacada ki kar'ı kar küreği ile küreyip dök demişti. Çünkü kendisi resmi kurumda çalıştığı için yardımcı olamıyordu. Lakin boyuma kadar gelen kar'ı dökmek zordu. 

Ben de boyuma bakmayıp, iki odanın ve sofanın bacasında ki karları uzun uğraşlardan sonra dökebildim. Ama tandırın olduğu bacada ki karları dökmek bana zor geldi, bir türlü  dökemedim. Kar olduğu gibi tandırın bacasında kaldı. Zamanla kar sertleşip ağırlaştı. Aradan 15-20 gün geçince devamlı yağan kar'ı dökmek içimden gelmediği için, babam kapı komşumuz Süleyman Taşkıran emmiyi çağırdı. Karları küremesi için, Süleyman emmi de gelip diğer bacalarda ki karları küreyip döktü, fakat sertleştiğinden tandır bacasında ki kar'ı dökemedi. Ağırlaşan kar tandır bacası ile duvarın yıkılmasına sebep oldu. Ne de olsa ev kerpiçten yapıldığı için böyle bir durum meydana geldi. Böylece içerde bulunan tandırımız açığa çıktığından dolayı mahallemizin haylazları, ekmek pişirip sıcak bıraktığımız tandırın başına gelip, ısınmak için ayaklarını tandırın içine sokarlardı. 

Mart ayında Ramazan, ben taa 7 yaşından beri oruç tutardım. Ezan okunmaya yakın döktüğümüz karların üstüne çıkar hem oyun oynardık hem de ezanın okunmasını dört gözle beklerdik. Bazen oruç bozduğumuzda olurdu. Bazı komşularımız bizlere şaka yapıp, ezan okundu deyince biz de inanıp cebimiz de bulunan şeker ile leblebiyle orucumuzu bozardık. Sonrada ezanın okunmadığını anlayınca, bir güzel de orucumuzu bozduranlara küfrederdik. Ondan sonra dikkatli olmaya başladık. Her gelip ezan okundu diyenlerin sözüne bakmayıp kendimiz ezanı takip ederdik. Ramazan Ağrı'da çok güzel geçiyordu. Ne de olsa Ramazan ayında her şeyi yiyebiliyorduk. Konumuz nerden nereye uzandı. Aslında konu Çekirdekçi Ede idi. Ağrı'mızın şen şakrak komik adamlarındandı. Giyimi biraz rüküştü. Hep eski püskü giyinirdi. 

Aylardan Temmuz ayı hava sıcak, bizler de Arif Kaya da top oynamaya gidiyorduk. Babam tandırın duvarının örülmesi için merhumlar İbrahim Yurt usta ( merhum Hayrettin Yurt'un babası) ile Ede'yi çağırdı. Banada ustalar geldiklerin de başlarında durmamı, bir istekleri olduğunda yapmamı tembih etti. Ertesi gün ustalar gelip, yukarda dediğim gibi tandırımız bacası ile duvarlarını kerpiçle yapmaya başladılar. Ben de başlarında bekliyordum. Bir istekleri olur diye, Ede emmi benden su istedi eve gittim bir bardak su getirdim, bana kızdı len olum bu su bana yetmez kova ile getir deyince şaşırdım, ben de evde ki kovayı aldım 200 metre uzaklıkta bulunan çeşmeden su getirmeye gittim. Doldurup döke döke getirdim, kovayı kendisine verdim bir dikişte kovada ki suyun hepsini içip bitirdi. Öyle bir şaşırdım ki normal bir insan bu kadar suyu içemezdi, bu nasıl içiyordu yoksa bunda mide değil de işkembemi vardı diye düşünüyordum. Aradan yarım saat geçti bir daha su istedi gidip getirdim. Sabah'tan akşama kadar kova ile 8-9 sefer su taşıdım adam doymak bilmiyordu. Gide gele banada gına geldi. Sinirleniyordum ama saygıda kusur etmiyordum. Oysa İbrahim usta bir gün de 4-5 bardak su içiyordu. Ertesi gün de aynı durum devam edince iyice pert oldum, yeter Ede emmi ben yoruldum deyince bana kızdı, baban geldiği zaman babana diyecem bize su getirmiyor diye, ben de babamın korkusundan bir daha şikayet etmedim. Taa iş bitinceye kadar sabrettim. İş bitip ustalar gittikten sonra bir oh çektim. 

Mahallemizin çocukları Ede emmi çalışırken hep kızdırıyorlardı. Oda taş atıp kovalıyordu. Ama çocuklar hiç rahat durmuyorlardı. İbrahim usta çocuklara bağırıp kızdı. Onlarda bir daha gelip rahatsız etmediler. 

İş bitip de Ede emmi çekirdek işine döndüğün de eski Konak pastanesinin önün de çekirdek satarken yanına gelip huni şeklinde kağıt için de çekirdek aldım. Baktım ki kendisi de çekirdek çitliyor yanımdaki arkadaşıma yahu bu adam devamlı çekirdek yediğinden dolayımı bu kadar kilo almıştır dedim oda bilmem dedi.

Ede emmi iyi biriydi, etliye sütlüye karışmaz herkesle iyi geçinirdi. Yanına gelenlerle sohbet ederdi. 

Konak pastanesine gelenler Çekirdekçi Ede'ye takılmadan edemiyorlardı. 

İnsana yakındı, kimseyi kırmazdı. O yüzden seveni de çoktu, kızdıranlar hariçti. Ağrı'da kendisini tanıyan çoktu. Lakin Çekirdekçi Ede'yi dışardan gelenler tanımıyordu. 

Ağrı'nın neşesiydi, gülüydü, bazen kızardı, bazen de küserdi. Kimseye kötülük yapmazdı. Herkesle iyi geçinmeye çalışırdı. Kendisine laf atanlara hiç aldırış etmezdi.

ALLAH gani gani rahmet eylesin.

YORUM EKLE
YORUMLAR
musa
musa - 3 yıl Önce

Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık kardeşim. okuyunca maziye gittik. çekirdekçi ede, elektrikçi Nusret emmi, iplikçi İsa, dayı, Tarzana, cıbıl Feyzo, deli sılo ve ismini sayamadığın onlarca kişi hepsi Ağrımızın güzel değerleriydi. ALLAH hepsine rahmet eylesin. nur içinde yatsınla

Vatandaş
Vatandaş - 3 yıl Önce

Bu güzel yazı için sizlere çok teşekkür ederim.

ömersöylemez
ömersöylemez - 3 yıl Önce

Allahganiganirahmeteylesin

SIRADAKİ HABER