Anadolu'nun Varlık Gerçeği Olan Şairlik / Ozanlık Kavramı

Barış Ülker ilk yazısı ile okuyucularla buluşuyor

Anadolu'nun Varlık Gerçeği Olan Şairlik / Ozanlık Kavramı

ANADOLU’NUN VARLIK GERÇEĞİ OLAN ŞAİRLİK / OZANLIK KAVRAMI

Kültür -  Sanat için ayrılan bu köşede diledim ki ilk önce kısaca ve genel bir bakışla birçok kültürü ve hatta medeniyeti bir insan gibi kalbinde yaşatan Anadolu coğrafyasındaki Şairlik / Ozanlık kavramını ele alalım. İlk yazıda bu kavrama odaklanmak istememin sebebi, bu coğrafyadaki Şairlik / Ozanlık olgusunu anlatmadan yapılacak tüm değerlendirmelerin pek de bir anlam ifade etmeyeceğine dönük inancımdır. 
Öncelikle ifade edilmesi gereken şey şu ki, beynelmilel çapta bilinen pek fazla düşünürümüz, bilim insanımız olmasa da dünyanın ve zamanın geri kalanına yetecek kadar şaire ve duygu işçine sahip bir coğrafyanın fertleri olarak bizler, söz sanatlarının en güçlü ve başat unsuru olan şiire olan ilgimizi her ne kadar geçmişe kıyasla kaybetmiş olsak da şiir, yine de gizli bir güç olarak mevcudiyetini sürdürmektedir. Bunun sebeplerine değinmek bulunduğumuzun coğrafyanın acılarını tekrar tekrar hatırlatmak olur ki bu da duygu avcılığından başka bir düşünceye hizmet etmez. Esasen, vurgulanması gereken temel düşünce, yaşanan acıların defaatle belirtilerek bunun fikri ve hissi ticaretine hizmet etmek değil, aksine bunun ticaretini yapmaya çalışan kesimlerin önüne geçmektir. Zira bu sayede Şairlik / Ozanlık kavramının hakiki gelişimini ve akıbetini anlayabiliriz. İlaveten, bu sayede toplumsal hissiyatın, toplumsal fikrin önüne geçmesine izin vermemiş oluruz ki bu da bizi aklın ve sorgulamanın gücünden bağışık kılmaz. Bu temel yöntem dâhilinde, şairi bol olan toplumların birçok yaşanmışlığının olduğu ve bu yaşanmışlıkların toplumu şiire ve de daha geniş anlamda söz sanatlarına yönlendirdiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla, Anadolu coğrafyasının durumunu da yaşanmışlıklarıyla beraber değerlendirmek gerekir. Şüphesiz ki Anadolu coğrafyasında yaşanan çatışmalar, aşklar, ayrılıklar, erken ve beklenmedik ölümler Şairlik / Ozanlık kavramını gelenekselleştirmiş ve toplumun belirleyici özelliği haline getirmiştir. Bu yaşanmışlıklar hiç kuşku yok ki dünyanın her coğrafyasında bulunan bir hakikattir, ancak bu kavramın bir realite olabilmesi ve nesillerin toplumsal genlerine işlemesi için kudretli şairlere ihtiyaç vardır ki yukarıda da değinildiği gibi bu hususta tüm dünyaya yetecek kadar kudretli ve yüce şairlerimiz olmuştur. Bizlerin bu hakikatten kopuş yaşadığımız bu dönemde yine yepyeni kudretli şairlere ihtiyaç duyduğumuz aşikârdır. Kudretli şairlerin yetişebilmesinin doğrudan eğitimle ilintili olmadığı gerçeğiyle aslolanın duyarlılığı yüksek bireylerin yetişmesi lüzumudur ki bunun, içinde bulunduğumuz çağda kolay kolay gerçekleşmeyeceği rahatlıkla anlaşılabilir. 
Duyarlılığı yüksek bireylerin yetişmesi, bireyin etrafındaki olaylar karşısında ruhsal bir sessizliğe bürünmemesiyle başlar. Oysaki ruh, ontolojik ifadesiyle değişken bir yapının timsalidir. Bireyin yalnızca bizatihi kendisini ilgilendiren olaylar için değil, toplumun bütününü veya bir kısmını ilgilendiren olaylar karşısında da içsel değişiklik yaşaması olarak tanımlayabileceğim ruhsal değişim gerçeği, kendisini sanatla dışa vurarak göstermesi olağan bir sonuçtur. Bu bağlamda, söz sanatları bir tepkinin ve kabullenememenin en kısa yoludur. İçinde bulunduğumuz coğrafya, yüzyıllar boyu bu edimle hareket etmiş ve bir manada yaşam kaynağını söz sanatlarından almıştır. Sözün bittiği yerde suskunluğun hükümran olduğu ve suskunluğun ise yok oluştan önceki son adım olduğu unutulmamalıdır. Sanat ve özelde de söz sanatları, bu suskunluk illetinin en güçlü panzehridir. Söz sanatlarındaki görece niteliksel zayıflık, bilhassa Anadolu coğrafyasını tehdit eden gizli ve fakat tehlikesi yüksek bir durumdur. Ruhsal sessizlik, coğrafyamızın tek bir yaprağına bile yakışmazken, bu büyük halkın bireylerine yakıştırtmaya çabalamak umut ediyorum ki nafile bir çaba olur. Unutulmaması gerekir ki, bu topraklarda her daim edilecek bir laf vardır. 

                                                                   ***
…………………
Ama bir bilsen ne büyük bir sevdadır memleket demek benim için,
Ne bitmez bir kelimedir ki…
Kalpten başlar bu kelimenin seyahati
Ve dile gelinceye kadar titretir her adımı içimdeki her şeyi,
Bütün hücrelerim selama durur geçerken memleket kelimesi içimden
Ve hiç dokunulmamış bin bir çeşit çiçekle bezelidir yolları.
Bir kelime bu kadar mı kudretlidir?
Bu kadar kolay mı diz çöktürür?
  Barış ÜLKER /  ‘‘Simsiyah Işıkların Hilal Tebessümü’’ isimli kitaptan…

YORUM EKLE
YORUMLAR
Emin
Emin - 3 yıl Önce

Cok guzel bir yazi olmuş barış bey.tebrik eder yazılarınızın devamını dilerim.kaleminize sağlık

Cihangir
Cihangir - 3 yıl Önce

Çağdaş ozanlık kültürüne ve görece sanata yaklaşıma güzel bir bakış açısı geliştirilmiş

SIRADAKİ HABER