DERİN MİLLETİN DERİN DEVLETLE SAVAŞI

DERİN MİLLETİN DERİN DEVLETLE SAVAŞI

DERİN MİLLETİN DERİN DEVLETLE SAVAŞI

banner47
Hiç düşündük mü acaba ‘‘Devlet’’ kurma bilinci neden ortaya çıkmıştır? Siyaset felsefesinin üzerinde en çok durduğu sorudur bu aslında. Antik dönemlerden beri cevabı aranmış ve Rönesans ile beraber kıta Avrupa’sındaki felsefe akımlarının odağına yerleşmiştir bu soru. Her felsefi ekol kendince birtakım yanıtlar vermiş olsa da esasında günümüzde bir kez daha üzerinde durulmaya başlanmıştır. Bunun sebebi ise devlet gücünü alaşağı etmeye çalışan örgütlenmelerin edindikleri önlenemez iktisadi ve toplumsal güçtür. Dolayısıyla ‘‘Neden Devlet?’’ sorusu yeniden yanıtlanmak zorundadır. Kabaca, tarihte insanlar güç için kavgaya tutuştukları ilk andan itibaren devlet bilinci yeşermeye başlamıştır. Esasında güçsüzün güçlü tarafından zulme uğramaması için ortaya konulmuş bir müessesedir devlet. Fakat insanın en karanlık yönü olan gücünü artırma isteği devlet dışı kimi örgütlenmeleri de doğurmuştur. Bu yüzden en az devlet kavramı kadar eskidir devletsizleştirme çabası. Ancak, devletsizleştirme bütünüyle bir anarşi (Başsızlık) ortamı kurmaktan ziyade kendi devletini oluşturma hedefi gütmüştür. Bu çabalara da günümüzde ‘‘Derin Devlet’’ gibi kavramsallaştırmalar yapılmaktadır. İşte var olan devlet içerisinde kendisine düşen paydan memnun kalmayan kesimler dünyanın ve tarihin her kesiminde bu tip maksatların peşine düşmüştür ve de düşmektedir. Peki ama bu zehrin bir de panzehri olmalıdır! Bu panzehir nedir? Kimisi bu panzehri hukukun üstünlüğünü mutlak egemen kılmak olarak görebilir. Kimisi de toplumların aydınlık seviyelerini ölçen uygarlığa ulaşma olarak da görebilir. Hiç şüphesiz bu ikisi de gereklidir. Ne var ki esas olması gerekeni pek düşünmeyiz. O da, ‘‘Derin Millet’’ olarak tanımını yapmak istediğim şeydir. Ne midir derin millet kavramı? Derin millet aslında şeklen derin devletin yöntemini kullanır. Biz biliyoruz ki, derin devlet var olan devletin kurallarını önemsemeyen ya da kendi isteği doğrultusunda belirleyendir. İşte derin millet kavramı da gücü kutsayan toplumsal kuralları alaşağı etmek demektir. Peki gücü kutsayan toplumsal kurallar nelerdir? Bu, sosyal ve ekonomik olarak belli bir güce ulaşmış kişileri kanaat önderi ilan eden kurallardır. Bu kuralları ortaya koyanlar kimlerdir diye soracak olursak… Tamamen milletin kendisidir yanıtını vermek durumunda kalıyoruz. Eğer ki bir millet birilerini kutsama ve aşkınlaştırma alışkanlığını bırakırsa sahip olduğu şuur derinleşir. Ve bu derinleşme de beraberinde derin bir milleti ortaya çıkarır. Hiç kimsenin yaşama tutunması ve kendini önemli hissetmesi için bir kanaat önderine muhtaç olmadığı bilincini yerleştirir. Gelin görün ki derin millet bilincinin bir halka işlemesi öyle kolay değildir. Çünkü bu bilincin halka işlemesinden korkan bahsettiğim muktedirler, halkı belli kalıplar içerisine sıkıştırtılmış bir bilinç etrafında tutmak için tüm imkânlarını seferber eder. En çok kullandıkları yöntem de kurdukları sistemlerin içerisinde kalmayıp sivrilen ve derin bir bilince sahip olan kişileri ya baskılamak ya da ödül veya tehdit metotlarını kullanarak kendi yanlarına çekmek oluyor. Tarihin bütününü ele aldığımızda, bu metotları şimdiye kadar büyük oranda başarıya ulaşmıştır. Kendilerini toplumun uluları olarak gören derin devlet yanlıları ile kendilerini toplumun üstünde görmekten kaçınıp ait oldukları milletin parçası olarak gören derin millet yanlıları arasındaki orantısız savaş sürmeye devam edecektir. Sonuç şimdiye kadar bütün dünyada ekseriyetle derin devlet yanlıları lehine olmuş olsa da bunun böyle devam edeceği sonucuna varmak gibi bir kötümserliği hissetmek istemiyorum. Zira, mücadele devam etmektedir. Ve son onurlu insan yok edilmediği sürece umut hep var olacaktır. Şunu da bilmeliyiz ki; tek bir kişinin onuru tüm onursuzluklardan üstündür kıymetli canlar!

Baharınız umutla dolsun…

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER