DOĞU’NUN TARTIŞILAN ASKERLERİ: HAMİDİYE ALAYLARI

Barış Ülker yeni yazısında Hamidiye Alaylarını ele aldı.

DOĞU’NUN TARTIŞILAN ASKERLERİ: HAMİDİYE ALAYLARI

Bugün önceki yazımda ele aldığım Ermeni komitacıların katliamlarıyla ilintili olması nedeniyle Hamidiye Alayları’nı yazmak istedim. 
Kimine göre cengâverler topluluğu, kimine göreyse bugün yaşadığımız bazı sorunların müsebbibi olan bölgesel askerler: Hamidiye Alayları. Önce bir tarihine inmeye çalışalım. 


Meşhur ‘‘93 Harbi’’ diye bilinen 1878 - 1879 Osmanlı - Rus savaşı sürüyor, zaten uzun süredir Osmanlı topraklarını kasıp kavuran gayrimüslim ayaklanmalarıyla mücadele etmeye çalışan Osmanlı İmparatorluğu, bir yıla yakın süre boyunca iki cephede birden Ruslarla tutuştuğu savaşı kaybetmek üzereydi. Öyle ki Rus düşman kuvvetleri, İmparatorluğun Başkenti’ ne birkaç kilometreye kadar ilerlemişti. Bunun üzerine, yaşanması olası bir işgali önlemek adına Osmanlı’nın sonuçları itibariyle imzaladığı en ağır anlaşma olan Ayastefanos / Yeşilköy Antlaşması imzalandı. Ağır olmasının nedeni kaybedilen toprakların çok olması değildi. Ayastefanos Antlaşması, birkaç ay sonra yerini Berlin Antlaşması’na bırakacak ve büyük toprak kayıplarının yanında, Ermeniler lehine ıslahat yapılmasıyla ilgili bir madde de bu antlaşma da olacaktı. Böylece, Osmanlı, Doğu Anadolu ile ilgili büyük bir sorunu da resmen kucağında bulmuş oluyordu. Tam bir baş belası olan bu sorunun adı ERMENİ SORNUYDU.


İşte tüm her şey de bu noktadan sonra başlamıştır! Tahta çıkalı daha 2 yıl bile olmayan II. Abdülhamid, her ne kadar antlaşmanın bu maddesini kabul etse de, bu maddenin İmparatorluğun doğusunun kaybına sebep olacağını anlayınca, güvendiği Paşalarla değerlendirmeler yaparak çözümler bulmaya çalışmıştır. Bu esnada bir an önce ıslahatların yapılmasını isteyen kimi Ermeniler, daha önce kurulmuş Hınçak Partisi (1887) marifetiyle oluşturulan komitalarla, II. Abdülhamid’i ıslahatlara mecbur bırakmak için Doğu Anadolu’da çıkardığı olayları artırmıştı. Köy baskınları, toplu katliamlar daha o günlerde görülen azgınlıklardı. Ancak, II. Abdülhamid savaştan yeni çıkılmış olmanın ekonomik ve sosyal yükünü çekiyorken, yeteri kadar askeri gücü oralarda barındırmanın zorluğunun farkındaydı. Buna ek olarak, her ne kadar Berlin Antlaşması ile geçici bir güvenlik sağlanmış olsa da, başlaması muhtemel yeni bir Rus savaşında başta Başkent’in ve gittikçe azalan Balkan topraklarının güvenliğinin sağlanması için ordunun büyük oranda Batı’da tutulması gerekiyordu. Hal böyleyken yerel askeri güçlerin oluşturulması düşüncesi ortaya çıkmış oldu. Fakat Osmanlı Paşaları büyük oranda bu fikre karşı çıkmıştı. Çünkü onlara göre bu, kontrolsüz bir ordu kurmaktı. Fakat II. Abdülhamid güvendiği paşaların öne sürdüğü bu fikri kabul ederek, ismine ‘‘Abdülhamid’’ adından esinlenip,  ‘‘Hamidiye Alayları’’ ya da ‘‘Hamidiye Hafif Süvari Alayları’’ denilen birliklerin kurulması kararlaştırdı. Hazırlığına 1891 yılında başlanan bu askeri birlikler, Doğu Anadolu’nun birçok yerinde II. Abdülhamid’in yayınladığı Nizamnâme ile kurulmaya başlandı. Bölgelerin ileri gelen aşiretleriyle ortaklaşa çalışılarak kurulan bu birliklerin askerleri, bölgelerden sağlanacak kişilerden oluşacak ve İstanbul’da Aşiret Mektebi denilen askeri okullar, bu aşiretlerden gelen kimi gençleri subay olarak eğitecekti. Böylece askeri olarak donatılan ve eğitilen bu birlikler kendi bölgelerinde Ermeni isyanlarını engellemek ve asayişi sağlamakla görevlendirilmişti.

  
Doğubayazıt’tan Hakkâri’ye, Eleşkirt’ten Viranşehir’e, Erzurum’dan Sivas’a kadar neredeyse tüm Doğu Anadolu’ya yayılan Hamidiye Alayları, Doğu Anadolu’nun kaderinin çizilmesinde çok büyük rol oynamıştır. Yalnızca Ermeni çetelerle mücadele etmekle kalmamış, Ruslar ile yapılan savaşlarda da yer almıştır. Ayrıca, kimi Alaylar, Balkan Savaşları’nda ve 1. Dünya Savaşı’nda da çarpışmıştır. Piyade ve süvari bölükleri şeklinde kurulan Hamidiye Alayları ile ilgili olumlu ve olumsuz anlamda yerli ve yabancı bir yığın görüş öne atılmaktadır. Fakat kesin olan şu ki, bu askeri birliklerin Doğu Anadolu’nun Osmanlı toprağı olarak kalabilmesine ve Ermeni çetelerin bölgeye egemen olamamasına doğrudan katkı sağladıkları açıktır. II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra varlıklarına pek de sıcak bakılmayan Hamidiye Alayları, etkinlikleri azaltılarak, güçleri zayıflatılmıştır. Daha önceki yazıda dikkat çektiğim Ermeni komitacıların katliamlarının artmasının nedenleri arasında Hamidiye Alayları’nın zayıflatılması da vardır.


Bugün Ermeni Devleti’nin ve küresel çapta organize olmuş Ermeni menşeli sivil toplum örgütlerinin tüm dünyaya dayatmaya çalıştığı iddiaların temelinde esasında yalnızca ‘‘Tehcir’’ meselesi yoktur. Ayrıca, Ermeni iddiaları arasında Hamidiye Alayları’nın 1891 - 1915 arasında yılları arasındaki faaliyetleri de vardır. Bu iddiaların neler olduğunun detaylarına girmek istemiyorum. Merak eden okuyucular, Hamidiye Alayları ile ilgili yayımları açıp inceleyebilirler. 
Kabaca şunu söylemek istiyorum: Gayrinizami harp usullerini kendisine savaş taktiği olarak seçmiş askeri teşkilatlanmalar, nizami harp ile savaşan düzenli ordular gibi etkin olmamakla birlikte, hem bizim tarihimizde hem de dünya tarihinde kimi sorunlara sebep olduğu aşikârdır. Emir komuta zincirini bozmak, başına buyruk hareket etmek, askeri gücü ve teçhizatları farklı amaçlarla kullanmak gibi sorunlar Hamidiye Alayları’nda da yaşanmış sorunlardır. Nitekim bu alaylarda görev alan kimi askerlerin yanlış faaliyetler içinde olduğuna dair Payitaht’a çeşitli dönemlerde mektuplar iletilmesi üzerine İstanbul’dan gönderilen müfettişler durumu yerinden gözlemleyerek bazı raporlar göndermiştir. Öte yandan, Hamidiye Alayları’nın kurulmasındaki sebepler arasında yalnızca Ermeni ayrılıkçı hareketleri engellemek olmadığı, yerel halkın merkezi otoriteye sadık tutulmasının hedeflendiği, bu askeri birliklerin yerel halka zararlar verdiği, daha sonra Doğu’da çıkacak isyanlara fikri ve askeri öncülük ettiği gibi görüşlere sahip kişiler de mevcuttur. Tarihin yorumunu belgelere bırakmanın doğru olacağı kanaatiyle; Hamidiye Alayları’nın içinde yer edinmiş ve tek amaçları halkını korumak olan Mihrali Bey gibi uğruna ağıtlar yakılmış yiğitlerin bir hayli fazla olduğuna gönülden inanan biri olarak, memleketin korunmasında ve bu günlere gelmesinde emeği olan tarihin gerçek kahramanlarına şükranlarımı sunuyorum. 

      

Bayrak Tüm Kinlerin Dışındadır


Bu yazıda belirtmek istediğim bir başka husus daha var. Çok uzun süreden beri keyifle yaşadığım, birçok şiirimin ve romanlarımın yurdu olan bu anlamlı şehirde yaşanan ibretlik bir olaydır bu. 
Ne zaman ki yabancı bir ülkeyle dış politikamızda bir sorun olsa kitlesel tavır ortaya koyabiliyoruz. Bu doğru bir yaklaşımdır. Fakat işi abartıp bundan vazife çıkarmaya çalışmak da bir o kadar doğru değildir. İsmini vermeyeceğim ticari bir işletmenin zemininde bir Avrupalı ülkenin bayrağının yapıştırılmasından dolayı çok üzülmüştüm. İnsanların çiğnediği bir yere bir ulusun bayrağını koymak nasıl bir düşünceydi anlayabilmiş değilim. Çünkü bize yakışan başka ülkelerin değerlerini incitmek değil, o ülkelerin sapkın politika ve politikacılarına karşı ulusal olarak tepki koymaktır. Neyse ki bir vesileyle işyeri sahibiyle tanışmam, bana durumu anlatma fırsatını verdi. Kendisinin durumdan haberdar olmadığını anlatması ve yaşanan yanlışın düzeltmesi çok mutlu etmiştir beni. Bilinmelidir ki hiçbir ulus, başka bir ulusa ait değerlerin üstüne basarak yükselemez. Hele ki Değerler Uygarlığı olan Anadolu için bu asla kabul edilemez. Yükselmek değerlere saygıyla başlarken, emek vermekle ve üretmekle doruklara doğru yol alır. 
Selametle kalın… 
[email protected]

YORUM EKLE
YORUMLAR
Barış ÜLKER
Barış ÜLKER - 3 yıl Önce

Kadir Mısırlıoğlu ismi zikredilmiş. Ancak, adı geçen kişiyi sadece ismen bilirim. Kendisinden ne tarih konusunda ne de başka bir konuda yararlanmam söz konusu değildir. Bu sitede yazdığım ve yazacağım kültür, sanat, bilim, tarih, edebiyat ve sair tüm konular, yıllara yayılan çalışmaların ürünleridir. Popüler kişi veya konulardan azade olarak kaleme aldığım yazılarımın tek maksadı bilgi ve duygu paylaşımıdır.

Hava soğuk
Hava soğuk - 3 yıl Önce

Tarih anlatilmis. Gayet de dogru anlatmis. İyi yada kötü bişey denilmemis. Yorumu sizlere bırakmış. Okuyun bence. Önemli bilgiler

Emine
Emine - 3 yıl Önce

Yazı gayet bilgilendirici ve net olmuş.Birçok tarihçi ve kaynak aynı şekilde aktarır hamidiye alaylarını.O ya da bu tarihçiye benzetilmesi yanlış olur. Yazılarınızı takipteyiz.teşekkürler Barış bey.

nurdan
nurdan - 3 yıl Önce

herkes tarihiyle yüzleşmeli. öyle yada böyle. okunmalı.

Ağrı dağı
Ağrı dağı - 3 yıl Önce

Çok doğru anlatılmış.

X şahsı
X şahsı - 3 yıl Önce

Kadir Mısırlıoğlu nun anlattığı tarih olduğu belli. Fazla söze gerek yok

Mehmet Salih Ulubey
Mehmet Salih Ulubey - 3 yıl Önce

Kardeş hamidiye alayı çoğu hak yolunda şehadet şerbetini içen insanlardan oluşuyordu öyle kendi geçmişiyle karıp yalan yanlış bilgiler kendi yorumlarınızı katıp paylaşmayın

SIRADAKİ HABER