FIRINCILAR GREVE GİTMİŞ, PEHHH(!)

Rahmetli Kemal Sunal, Kibar Feyzo filminde başlık parası için şehre gider ve bakar ki duvarlar yazı doludur. Hemen okumaya başlar: "Grev, ekmek, özgürlük…" Ee tabi etkilenir bu kelimelerden! İlk kez bu sözleri duyuyor olmanın heyecanıyla varır köyüne ve ağaya karşı cenk havası eşliğinde ayaklanma başlatır. Fakat gelin görün ki kolay değildir düzeni yıkmak. Buna rağmen bilmem kaçıncı Şaban ayaklanması ağanın ölümüyle sonlanarak zaferle son bulur.

Niye mi bahsettim bu filmden? Şimdi bizim memlekette de her ne hikmetse çoktandır unuttukları "ekmek ve grev" kelimeleri geçiyor! Ama buradaki ekmek Şaban'ın mecazi olarak demeye çalıştığı onurlu geçinmenin simgesi olan ekmek değil. Bu bildiğimiz 200 gramlık somun ekmek(!) Kısaca ekmek fiyatlarının düşük olduğundan bahisle kısmi greve gitmiş ekmek üreticileri. Bilmem kaç lira olması gerektiğini ileri sürüyorlarmış. Zira zarar ediyorlarmış. Bundan mütevellit bakkala, markete ekmek vermiyorlarmış. Bak sen şu işe! Bir an da hak, adalet söylemleri arşa çıkmış. Her başı sıkışan yüz yıllık devrimci gibi oluyor ya bitiyorum bu hallere(!) Çatır çutur para kazanırken kimse de çıt yok ama!!!

Şimdi o birilerine küçük bir sosyoloji hatırlatması yapayım. Tabi onların yüksek müsaadeleriyle(!) Toplum dediğimiz şey sadece kimi hukuki kurallarla birbirine bağlı mekanizma değildir. Toplum aynı zamanda birbirine karşı ahlâki ödevlerle bağlı erdemli bireyler topluluğudur. Bu, şu anlama gelir: Toplumdaki her fert bir diğerine karşı sorumluluklara sahiptir. Bu sorumlulukların başında ise temel ihtiyaçların asgari ölçüde karşılanmasıdır. Hani o birilerinin anlayacağı dilde bahsedeyim: "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." Vicdandaki karşılığı ise, "Bir insanın ağzındaki lokmadan toplumun diğer üyeleri mükelleftir."

İlaveten, bir toplumdaki her birey, zenginliği yine içinde yaşadığı topluma borçludur. Birileri bu toplum sayesinde iş kurup, zenginleşmişlerse şimdi o topluma borçlarını ödemenin zamanıdır. Sahip olduklarını bu yüce coğrafyaya borçlu olduklarını kimse unutamaz. Kaldı ki grev iş yerine ya da halka değil, patrona yapılır. Üç beş kuruş lira daha fazla kazanacağız diye ya da üç beş kuruş zarar edeceğiz diye kimse bu onurlu halka ceza kesemez!!! Hele ki grev, emek gibi kıymetli kelimeleri olan bir jargonu böyle işlere asla karıştıramaz! Bilhassa şehre gelme imkânı olmayan köydeki bir garibana ki hiç kimse bedel ödetemez.

Ayrıca bir lafım da "İnsanlar nasıl olsa zam psikolojisine girmiş, hadi şu etiketleri sürekli güncelleyelim." diyenleredir! Yaptığınız zulüm yanınıza kalır mı sanıyorsunuz? Sorulur bunun hesabı elbet divanda! Belki bu dünyada, belki ol kapıda!!!

Onurlu canlara selam olsun. Kalın sefa ile.