28 YIL SONRA YENİDEN 5 NİSAN!

28 YIL SONRA YENİDEN 5 NİSAN!

28 YIL SONRA YENİDEN 5 NİSAN!

Bu yazıda biraz yakın tarihe uzanmak istiyorum. Seneyi devriyesidir diye aklıma 5 Nisan 1994 tarihli o muhteşem ekonomik kararlar geldi. Bilenler bilir, 1980 darbesinden sonraki ilk kapsamlı ekonomik reform programıydı. Reform programı dediysem de hemen böyle harikulade bir olaymış gibi gelmesin aklımıza. Zaten doksanların sözüm ona o aziz hatırasından dolayı sevemedim ya şu reform, değişim, dönüşüm gibi kelimeleri. Her neyse, kısaca bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini bir hayli aşmasından dolayı devletin finansman kaynağına ihtiyaç duyduğu dönemlerdi. Öyle çok ekonomice bilgiçlik taslamaya da gerek yok. Kısaca kasa tamtakırdı! Ee kasada para olmayınca klişe uygulamalar da anında devreye sokuldu! Neydi onlar? Özelleştirme, işçi ve memur maaşlarının dondurulması, ihracatı artırmak için Türk Lirası'nın devalüe edilmesi, emeklilik sisteminin değiştirilmesi, ek vergiler falan filan diye gidiyordu. Sırası bile değişmeyen bildik kriz uygulamaları işte. Özetle, uygulanan sıkı maliye politikasıyla kamuya kaynak aktarımının sağlanması hedeflendi. Peki sonra ne oldu? Asıl mühim olan da bu soruydu aslında. O kararların etkisiyle döviz kuru yüzde yüze yakın bir artış yaşadı. Döviz kuru o denli artınca başta enerji maliyetleri olmak üzere birçok üretim dalında girdi maliyetleri alıp başını gitti. O maliyetlerde üretim yapmak mümkün olmayınca ardı ardına birçok işletme kapandı. İşletmeler kapanınca işsizlik de doğal olarak iyice çığırından çıktı. Hem kamuda hem de reel sektörde çalışan milyonlarca insanın ücretlerinin stabil kalması da eklenince buyurun cenaze namazına dostlar!

İyi de hiç mi faydası olmadı diye soracak olursanız. Faydası olmaz olur mu, elbette oldu. Hem de muhteşem sonuçları oldu! Mesela dövizciler, faizciler, arsa - borsa fırsatçıları, faktoring kuruluşları kısa zamanda mal varlıklarını katbekat artırdı(!) Bununla beraber, her kriz döneminde olduğu gibi sermaye el değiştirerek çiçeği burnunda nur topu gibi yeni bir zengin tayfamız oluştu. Ve yine her kriz dönemlerinde olduğu gibi zenginlik emekten sermayeye doğru biraz daha kaydı. Ulusal zenginlik, sermaye odaklarına biraz daha kayınca iktisadi yapı daha kırılgan bir yapıya büründü. Çünkü sermaye tekelleri ekonomideki gücünü artırdı. Bu da sermaye sahiplerinin denetimden uzaklaşmasına ve diledikleri gibi at koşturmalarına zemin hazırladı. Peki sonra ne oldu? Sonra bu sermaye tekelleri arasında bankacılık gibi finans kurumları aracılığıyla vahşi bir rekabet başladı. Öylesine bir rekabetti ki devlet kurumları bile bunlara müdahale edemez hale gelmişti. Hatırlarsınız belki, televizyonlarda "ben şu kadar faiz veriyorum, bana gelin ey vatandaş!" diye bağırıp çağıran banka reklamlarından geçilmiyordu. Ben bunu hayvanat bahçesinde kafeslerinden kaçmış bir yığın vahşi hayvanın birbiriyle kavgasına benzetiyordum. Ama sadece birbirlerini yemenin derdine düşmemişlerdi, ayrıca o hayvanat bahçesini ziyarete gelenleri de yani halkı da yemenin derdine düşmüşlerdi. Ve o muhteşem gözü dönmüş bir avuç sermayedarın bankacılık gibi finans kuruluşları aracılığıyla yaşadığı bu kontrolsüz vahşi savaş neticede 2001 krizinin de sebebi olmuştu. Binlerce kapanan ekmek kapısı, milyonlarca işsiz ve umutsuz insan, yaşanan onca intihar hep o muhteşem sermayedar azgınlığının sonucuydu.

İşte 28 yıl önce alınan bu kararların ülke ekonomisi üzerindeki etkisi bu şekildeydi. O kararları alanların niyetlerini sorgulamak benim ne işimdir ne haddimdir. Fakat esasında son 200 yıllık Türk ekonomisinin bir özeti olması bakımından çok önemli bir tarihtir 5 Nisan.

Kalın sefa ile...

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER