Efsane

Gazetemiz köşe yazarı Zeki Kılıç'ın efsane ''Efsane Şiiri''

Efsane

EFSANE

Bir efsane dolaşıyor bu ara sokaklarda

Sen gelmişsin öyle diyor çocuklar

Ellerinde mavi mavi sevinçler

Çocukların yüzlerine gülmüşsün

Mavi gök altındaki en güzel anne

Bir yetimin başını okşamışsın

Ellerini tutmuşsun bir öksüz kızın

Tebessümün gök yüzünü güldürmüş

Çocukların evlere girmemesi ondan

Ondan göğüslerinden acı süt akan

Bir eski zaman heyulası yüzleri

Çöl kadar bereketsiz rahimleriyle

Yalnız Tanrının bildiği bir zamanda

Doğurmuşların kargışlarının çınlaması sokakta

Senin terk edilemezliğinden sebep

Benim terk edemediğim gibi

İyi ki gitmiş kuşlar seninle birlik bu yerden

Bu şehir bilmiyor sevgiyi beklemeyi

Hiçbir şey anlamamış gibi duruyorum

Ben bir ölü kadar derin susuyorum

Bir efsane dolaşıyor bu ara sofalarda

Kadınların ağzında hiç bitmeyen bir sakız

Kapı aralarında bekar odalarında

Iki dirhem bir çekirdek sohbetler

Oy şıkıdım ablaların dilleri

Saçlarını söylüyorlar güzelmiş

Yalıdır yaldır yanıyormuş güneşte

Boyaymış ama birazı

Birazı beyaz çünkü

Kirpiği diyor biri asıl kirpiği kahpe

Gözünün bebeğinde yalancı sevinmeler

Bir kahrı var içinde diyor, diyemediği

Gözlerinin kenarında kaz ayakları

Eskisi gibi değil diyor çirkin olanı

Ellerine söz ediyor dönüp gelmene

Gamzen hala çok güzelmiş

Hakkını teslim ediyor

Seni hiç bilmiyor gibi ilgisiz dinliyorum

Ben bir ölü kadar derin susuyorum

Bir efsane dolaşıyor bu ara caddelerde

Bir efsundan bahseder gibi bir heyecanlı

Yaşlıların kırılmayan dizleri

Çirkin yüzleri kırışmış fersiz elleri

Yaşlılar fısır fısır ama inanmıyorlar

Bunca zamandan sonra

Ve sebepsiz üstelik

Ellerini bağlamışken ölümler

Üstelik ben divanesi olmuşken bütün şehrin

Niye dönsün diyor kırçıl sakallı

Fersiz gözlerinde çağrısı sonsuz gidişlerin

Hem döner mi her seferinde giden

Şapkasını yere vuruyor biri

Zamanın seyrelttiği dişlerinde pas lekesi

Gözlerinde duman duman bir hüzün

Yemin billah ediyor seni gördüğüne

Aha iki gözüm önüme aksın

Sen gelmişsin

Asfaltı yarık caddenin ortasında durmuşsun

Kuşlar başının üstünde durmuş

Kaldırım taşlarında bir sevinç

Ağaçlar yeşil yeşil gülümsemiş

Alaylar kahkahalar sigara dumanına karışıyor

Elleri çenelerinde çocuklar camdan bakıyor

Rahmet bekleme göklerden beyhude

Bu şehre yağmur yağmıyor

Kalbimden bir şey kopuyor

Fark ediyorum

İçimde yürüyen kanın sesini duyuyorum

Ben bir ölü kadar derin susuyorum

Yorgun adımlarıma eşlik ediyor ıslığım

Bizim zamanımızdan kalma bir türkünün havası

Bir kadın söylerdi bunu adını unuttuğum

İsli bir sesi vardı içimi yakan

Sen değildin

Adını unuttuğum

Kadın söyler ben de sana yanardım

Kadın söyler ben yoluna bakardım

Şimdi gelmiş diyorlar

Oy kör olasın gözüm

Ben nasıl görmemişim

Gözlerini tarif ediyorlar ellerinin beyazını

Gamzenin çukurunu anlatıyor hiç gamzesi olmamış kadınlar

Güneşten çalınmış yüzünü söylüyorlar

Ben rengi solmuş beremi yere vuruyorum

Sövsem diyorum hani cümle geçmişlerine

Ben nasıl görmemişim

Oy diyorum

Oy kör olasın gözüm

Yüreğimin ortasından bir oy daha yürüyor

O türkü geliyor aklıma

Isli bir sesle söylediği kadının

Adını unuttuğum

"O yar gelir"

Eski postallarımda gitmek hevesi

Esvaplarımda sıcağı cehennemin

Bir mızrak boyu alçalmışken güneş

Benim artık gitmem gerek

Değil mi ki güneşler kan kusarak ölüyor bu şehirde

Sen de git diyor icimdeki sızı

Caddenin ortasında bir taş gibi duruyorum

Ben bir ölü kadar derin susuyorum

19/02/2022

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER