İDARE TARİHİMİZİN EN HASSAS KONUSU: "YENİ İL OLMA"

İDARE TARİHİMİZİN EN HASSAS KONUSU:  "YENİ İL OLMA"

Her yerde il olmak isteyen en az bir ilçe vardır illaki. Bu konuda artık efsaneleşmiş ilçelerin olduğu malûmunuz. O yüzden herhangi bir ilçe için olumlu ya da olumsuz bir şey demeden idare tarihimizin en hassas konusu olan "YENİ İL OLMA" konusunu etraflıca değerlendirmek istedim bu yazıda.

Bir ilçenin il olması için gerekli hukuki boyutu bir kenara bırakmak istiyorum. Hele hele siyasi boyutunu ise hiç elime almak bile istemiyorum! Çünkü gereksiz tartışmaların kimseye faydası yok. Öncelikle gelin Cumhuriyet dönemi idare tarihimize şöyle bir göz atalım. Cumhuriyet ilan edildiğinde il olarak kabul edilen toplam 71 yerleşim merkezi vardı. Fakat 1920'li yıllar kimi vilayetlerin ilçeye dönüştürülmesi ve kimi vilayetlerin de birleştirilmesiyle geçmiştir. (Bunları tek tek anlatmak yazıyı çok uzatacağından üzerinde duramıyorum.)

Bu idari değişikler aslında Hatay'ın 1939'da Türkiye'ye katılıp yeni bir il olmasına kadar devam etmiştir. Daha sonra ikinci dünya savaşıyla idari sistemdeki bu değişikliklere ara verilmiştir. Ancak 1950'li yıllara geldiğimizde yeniden tartışmalar alevlenmiştir. Çok partili sistemin etkisiyle birlikte Sakarya, Adıyaman, Nevşehir, Uşak ve daha önce ilçeye dönüştürülen Kırşehir gibi dönemin ilçelerinin talepleri ve onlara verilen sözler sonuç vermiştir. Böylece 1953'te Uşak; 1954'te ise Adıyaman, Nevşehir ve Sakarya ilçeleri il olmuştur. Ancak süreç bunlarla sınırlı kalmamıştır. 1954'te ilçeye dönüştürülen Kırşehir 1957'de yeniden il olmuştur. Yukarıda da dediğim gibi işin politik tarafına girme durumunda değilim ancak bir noktaya değinmeden geçmek olmaz. Bahsi geçen vilayetlerin o dönemki kültürel ve politik eğilimlerini dönemin siyasi durumuyla bir arada düşünmeden ele alırsak olayı anlamamız mümkün değildir!

Bu ilçelerin 50'li yıllarda vilayet olmasıyla birlikte 1925'ten beri devam eden il - ilçe tartışması taa 1989'a kadar rafa kaldırılarak, herhangi bir ilçenin il olmasını amaçlayan bir kanun yapılmamıştır. Elbette bu süre içerisinde çeşitli ilçelerden tonla talep merkezi yönetimlere iletilse de herhangi bir sonuç alınamamıştır. Hatta bir daha kim bilir ne zaman değişiklik olur diye 1962'de illere numaralar verilerek konunun geçici olarak kapanmasına katkı sağlanmıştır. Hani şu plaka numaraları var ya, işte onlar 1962'de mevzuatta yapılan değişiklikle hayatımıza girmiştir. O yüzden Zonguldak'tan sonrası 68'den itibaren numara alarak gitmiştir. Belki unutanlar için şunu da hatırlatmak istiyorum. Dünyada ilk araç plakası 19. yüzyılın sonlarında Fransa'da ortaya çıkmıştır.

Konuya tekrar dönersek, 1989'a geldiğimizde ise bu "Biz de il olalım" tartışması geçmişi aratmayacak bir şekilde yeniden hararetlenmiş, aynı yılın haziran ayıyla beraber yeni il kurmayı içeren tasarılar T.B.M.M'ye taşınmıştır. Ve böylece Aksaray, Karaman, Bayburt vs. diye sürerek il sayısı 81'e yükselmiştir. Bunların içinde daha önce vilayetken ilçeye dönüştürülen Aksaray ve Ardahan gibi iller de vardır.

Bu tarihi hatırlatmalardan sonra gelgelelim konunun özüne. Hukuki boyutuna girmeden bir ilçenin il olması için gerekli özellikler ve şartlar neler olmalı?

Öncelikli şart hiç şüphe yok ki bir ilçe il olacaksa, bu ayrılığın ayrıldığı ile zararı olmayacak. Bunun en iyi örneği olarak hem yakın olması hem de benzer sosyolojik ve coğrafi özellikler taşıması nedeniyle Kars'ı vermek istiyorum. Kars 90'ların başında birtakım siyasi ve askeri sebeplerden dolayı beklenmedik bir şekilde üçe bölünerek Ardahan ve Iğdır ilçeleri vilayet olmuştur. 1987 seçimlerinde 6 vekille ve geniş bir coğrafya ile temsil edilen Kars'ın vekil sayısı sonraki seçimlerde ülke genelinde parlamenter sayısının artmasına rağmen azalan nüfustan dolayı 3'e kadar düşmüştür. Sadece düşen vekil sayısı da değildi mevzu, ayrıca ayrılmadan kaynaklı yaşanan ekonomik daralmayla Kars eski gücünü yitirmiş, uzun süre toparlanmakta zorluk çekmiştir. Bu zayıflama kendisinden ayrılan Iğdır ve Ardahan'ı da etkilemiştir.

Diğer bir şart ise tarihi derinliktir. Kimi yeni iller eğer vilayet olursak uçarız, göklere çıkarız demelerine rağmen maalesef ki düşündükleri gibi olmamıştır. Çünkü bir ilçenin tarihi bir derinliği yoksa bırakın öyle 20 - 30 senede göklere çıkmayı, asırlar geçse de olduğu yerde sayabilir. Fakat tarihi derinliğe sahip olanlar için bu ciddi bir avantajdır. Öte yandan, ilçenin bulunduğu konum da önemli bir başka koşuldur. Eğer ki büyük bir şehrin gölgesinde kaldıysan; ticaret, tarım veya sanayi bölgelerin yoksa ya da bu bölgelere zihin olarak uzaksan ağzınla kuş tutsan kâr etmez. Dolayısıyla o gelişmiş bölgelerle olan ekonomik bağın zayıf olmaması ve gerekli endüstriyel altyapının sağlam olması gerekir. Fakat bunlarla da sınırlı değil iş. Bunlardan belki daha önemli bir koşul ise yeni ilin temsilcilerinin özellikleridir. Eğer yeni il olmuşsan şöyle tuttuğunu koparan temsilcilerin de olacak. Çünkü il olur olmaz resmi veya fiili olarak temsilcilik vasfını yüklenen kişiler gerekli vasıflara sahip değilse bırakın göklere çıkmayı, memleketi rezil rüsva ederler. Bu temsilciler hemşehrileri bir araya getirebilecek karizmaya ve dürüstlüğe sahip olmalı. Ayrıca, o temsilcilerin kendi temsil kabiliyetlerinin yanında kendilerinden sonra gelecekler için rol model olması da gerekir. Çünkü kişilerden ziyade kişilerin getireceği yönetim alışkanlıkları bir yerin gelişmesinde önemli bir faktördür. Nitekim biliriz ki, bizim yönetim kültürümüzün oluşmasında önemli payı olan şahsiyetlerin bazı temel özellikleri vardır. Bu şahsiyetler asla kendilerine çalışmadıkları içindir ki insanların onlara olan güvenleri sarsılmamıştır. Buna ek olarak, yaptıkları şeyleri öyle milletin gözüne sokmaya çabalamadıklarından güzel bir icraatı zaten gören görüyordur deyip işlerine bakmışlardır. İlaveten, kendilerinden veyahut ait olduğu zümreden sürekli bahsedip başkalarını yalnızlaştırmamışlardır. Dolayısıyla bu anlayışın evlatları olan yeni ilin temsilcilerinde de aynı hassasiyet olmazsa hemşehrileri şehrine küsüp sağa sola giderler.

Tüm bu yönetim özellikleriyle beraber, tarihi derinlik, ana kentlere yakınlık, ekonomik yeterlilik ve daha önce il olan ilçelerin özel durumlarını örnek almak gibi hususlar bir araya getirilerek vilayet olmak isteyen ilçelerin durumu ele alınmalıdır. Çünkü il olmak gündem oluşturmak için üzerinde durulan duygusal bir konu değil, etraflıca ele alınması gereken ve herkesi ilgilendiren bir vebaldir aslında. O yüzden bu husus kuru tartışmalardan uzak tutularak bilhassa sosyal bilimlerin ışığında değerlendirilmezse zaman ve kaynak israfından öteye geçilemez. Bu toprakların bilimle ve akılla ele alınmayacak tartışmalara harcayacak tek bir saniyesi bile olmamalıdır.

Not: Konu geniş olduğundan ne kadar özet geçsem de yazının biraz uzun olduğunun farkındayım. Bundan dolayı çok özür diliyorum. Kalın sefa ile...

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER