Ne zaman bir sıkıntı, felaket ya da kriz yaşansa, aklıselim her insan toplumu motive edip ortak bir noktada toparlamak amacıyla “hepimiz aynı gemideyiz” cümlesini kurar. Evet, aynı gemideyiz ve gemimizin büyük ve zorlu badireleri aşıp sahili selamete ulaşması için adil, ahlaki ve samimi birlikteliğe ihtiyacı var.
Gemideki herkes, aynı hedef ve idealler etrafında kenetlenip aynı istikamete yönelmeli ki kalplerde birlik ruhu oluşsun. Yine gemide adil ve dönüşümlü bir iş bölümü yapılmalı ve tüm nimetlerinden herkes eşit bir şekilde istifade etmeli ki kardeşçe paylaşım olsun. Aksi halde sürekli birilerine sefası, birilerine de cefası düşen bir birliktelik ne ahlaki ne de daimi olabilir.
Sağlıklı bir birliktelik ve güvenli bir yolculuk için geminin tüm sakinleri, aynı özveriyle ellerini taşın altına koymalılar. Kimseye herhangi bir ayrıcalığın tanınmadığı, sadece iş bölümü ve vazife farklarının olduğu bir birlik ruhu oluşturulmalıdır. Geminin selameti ile içindeki her bir ferdin huzur, mutluluk ve mahremiyeti ancak bu anlayışla muhafaza edilebilir.
Ancak bugün, toplumdaki gelir adaletsizliği, sınıfsal ve sosyal farklılıklar, statü ve unvan kaynaklı imtiyazlar aynı gemide olma bilincini zehirliyor.
O yüzden hepimiz ellerimizi vicdanımıza koyarak soralım;
Geminin işlerini, işleyişini, temizliğini yaparak düzgün yol almasını sağlayanlar ile sahip oldukları imtiyazlardan dolayı her seferinde güvertede manzara eşliğinde sefasını sürenler…
Şartlar ne olursa olsun gerektiğinde boğulmayı dahi göze alıp görev yerlerini terk etmeyi akıllarından bile geçirmeyenler ile en küçük tehlikede özel yatlarına atlayıp gemiyi terk etmeyi düşünenler aynı gemide mi?
Geçinmekte zorlanan, ay sonunu borç harç getirmeye çalışan vatandaş ile en ağır krizlerde bile servetine servet katanlar…
Ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen, yağı, şekeri daha uyguna nerede bulabilirim diye market market gezenler ile ekmeğin fiyatından bile haberi olmayan ve pazar tezgâhlarının yolunu bilmeyenler aynı gemide mi?
Elektrik faturaları yüksek gelmesin diye akşamları televizyon ışığında oturan ihtiyaç sahipleri ile yalılarda, villalarda sefa sürüp israfın dibini bulanlar…
Yaşanan büyük ekonomik fırtınaların içinde, boğulmaya terk edilenler ile ek destekler, kredi yardımları ve vergi aflarıyla her zaman kendilerine iltimas geçilenler aynı gemide mi?
Yakıta yapılan zamlardan dolayı, acil bir durum olmadıkça araçlarını kullanmamaya çalışanlar ile araç geçiş garantili otoban ve köprü ihaleleri alanlar…
Katlamalı vergilerin, ağır sigorta giderlerinin ve astronomik kiraların altında ezilip kepenk kapatanlar ile zincir marketleriyle piyasaya istedikleri gibi yön veren ve en ücra yerlere yeni şube açanlar aynı gemide mi?
Kredi kartının asgarisini ödeyemediği için takibe düşen 4.5 milyon insan ile milyonluk arabalarının son modellerini almak için aylar öncesinde galerilerde sıraya girenler…
Çoluk çocuğunun sofrasına doğru dürüst yiyecek koymakta zorlananlar ile her yıl rutin yaptıkları yurt içi ve yurt dışı tatil planlarından en küçük bir ödün bile vermeyenler aynı gemide mi?
Kurbanlık koç gibi ev sahibinin kiraya yapacağı zammın miktarını endişeyle bekleyenler ile ballı kredilerle yat ve kat sayılarını artıranlar…
Her şartta toplumsal birlikteliği, adaleti, inancı ve insani değerleri savunanlar ile diller renkler, inançlar ve kimlikler üzerinden sürekli gerginlik ve iç kargaşa çıkarma hevesi taşıyan ırkçılar aynı gemide mi?
Hiç şüphesiz ki bütün insanlık ailesi olarak aynı geminin içindeyiz. Ama en büyük sorun nimet-külfet dengesinin adil bir şekilde işletilmeyişidir. Bu denge doğru oluşturulmayınca adaletsiz bir gelir dağılımı ve haksız bir sınıfsal farklılık meydana geliyor. Çünkü bir yandan emekçiler, emekliler, işsizler ve yoksullar ağır bir ekonomik bunalımla cebelleşirken: diğer yandan seçkinler ve etrafındaki imtiyazlılar lüks ve şatafat içinde bir yaşam sürdürüyor.
Biz, insanlık gemimizin batmasını istemiyoruz. Bunu ahlaklı, adaletli, vicdanlı ve izzet sahibi emin insanlar hep birlikte gemiye sahip çıkarak başarabilir. Ancak onlar, bu gemiyi bozguncuların, ahlaksızların, hırsızların, arsızların ve merhametsiz zalimlerin şerrinden koruyabilirler. Ve hepimiz de biliyoruz ki Allah muhafaza gemi batarsa herkes büyük bir felaketle karşılaşacaktır. Dolayısıyla gemiyi ve gemideki herkesi koruyup kollamak ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.
Evet, gerçekten aynı gemideyiz bu yüzden kader ve keder birliği içinde hareket edip sevinci ve tasayı, varlığı ve darlığı paylaşmak bugünü ve yarını kardeşlik mayasıyla korumak zorundayız.
İşte bu serzenişimiz, başta gemiyi idare edenler olmak üzere geminin bütün sakinlerine yapılmış iyi niyetli bir dost nasihatidir. Bilinmelidir ki yalnızca, muhabbetinde menfaat olmayan samimi insanlar, dostlarının yanlışlarına kör ve sağır kesilip methiye düzmezler. Aksine, acı da olsa onlara yanlışlarını gösterip uyarırlar. Madem aynı gemideyiz, o halde birbirimizin onur ve haysiyetini, emek ve ekmeğini, inanç ve değerlerini korumak hepimizin boynunun borcudur.